7 Haziran’dan sonra erken ve sessiz bir ortamda yapılan seçime gidiyoruz? Nasıl bir seçime gidiyoruz sizce?

 

7 Haziran ile 1 Kasım arasındaki seçim dilimi kısa bir zaman. İnsanlar 2014 yerel seçimi ardından yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimi, 4 ay sonraki genel seçim ve ardından bu erken seçimle birlikte yorgun düştü. Büyük bir heyecan kaybı oldu. Ben yaşamımda iki sessizlikten korkarım birincisi: Durgun su, ikincisi durgun halk sessizliği... Böyle durumlarda kırılmalar çok tehlikeli olur. Ama inşallah bu kırımlar ülkemiz ve kentimiz adına hayırlı bir kırılma olur.

 

ŞEN: KULLANILAN DİL BARIŞ DİLİ OLMALIYDI

7 Haziran’da sonra bir anda huzur ve barış ortamının yaşandığı bir döneme girdik. Peki, 1 Kasım’dan sonra ne olacak sizce?

Sürecin bu hale geleceği daha başından belliydi. Çözüm süreci, Oslo Süreci, Habur Süreci gibi süreçler için biz baştan beri hep yanlış işletildiğini vurguladık. İşleme noktasında, yöntem konusunda bunlara karşı çıktık çözüme değil. Genel başkanımın 4 yol haritası vardı. Bunlar şöyleydi. Birincisi çözüm TBMM zemininde yasal yollarda çözülmeli. Yani silahların susması, PKK’nin legal zemine çekilmesi yönünde bir çalışma olması yönündeydi. Bunu da sadece mecliste bulunan partilerle değil tüm partilerin katılımıyla yapılmasını öngördük. İkinci adım gizli ajandanın olmamasıydı. Üçüncüsü, altından çıkılamayacak hiçbir anlaşmaya gidilmemesi. Dördüncüsü ise sürecin dürüst ve şeffaf olmasıydı. Ama bizim bu dediklerimizi hem AK Parti hem HDP yanlış anladı. Bizi çözüm istemeyen, çözüm karşıtı olarak görmeyi tercih ettiler. Ama zaman geçtikçe hem 7 Haziran’dan önce hem sonra bizim dediğimiz yola girildi. Dolmabahçe’de yapılan açıklamanın inkâr edilmeye başlandığı bir süreçten sonra bu kez suçluluk duygusunun başladığı bir döneme girildi. Ve son olarak süreç 7 Haziran’dan sonra başlayan çatışmalı ortama kadar geldi. Sonuçta her şey iki halkın çocuklarını yeniden öldürmesine geldi. Bu dönüş sürecinde de yüzlerce insanı kaybettik. Suruç, Ankara gibi katliamlar yaşandı. 1 Kasım’dan sonra bunlar olmayacak. Biz CHP olarak ülkenin daha fazla bu hukuksuzluklara şahitlik etmesine izin vermeyeceğiz…

 

Her şey normal giderken bir anda hesaplar bozuldu. Bu noktada Cumhurbaşkanı sizce niye Dolmabahçe’yi kabul etmediğini açıkladı?

Sayın Cumhurbaşkanımız kendince 7 Haziran’da AK Parti’nin tek başına iktidar olacağını, kendisine de devlet başkanı yolunun açılacağına inanarak bunu bekledi. Bunu söylemeden HDP’nin barajı aşamayacağını düşünüyordu. Baraj da aşılınca HDP ve Demirtaş Cumhurbaşkanının hedefi haline geldi. Tüm olumsuzluklar HDP üzerinden kurgulandı. Temel çıkış buradan başlıyor. Hatta bir AK Parti yetkilisinin de “Keşke herkes Öcalan gibi düşünseydi” dediği zamanları da hatırlıyoruz. Ben bu noktada Demirtaş’ın avukatı da değilim ama kendisinin 7 Hazirandan sonra da bir barış dili kullandığını düşünüyorum. Ama Cumhurbaşkanı ve Başbakanının kullandığı dil ise Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil eden isimlere hiç yakışmıyor. Kullanılması gereken dil ortak ve barış dili olmalıydı. Ama yapmadılar…

 

“CİDDİ BİR AYRIŞMA YAŞANABİLİR!”

Çözüm sürecinden de bahsetmişken… Bu konuda CHP’nin süreç konusundaki tavrının net olduğunu biliyoruz. Eleştirilerde haklı da çıktığı bir noktaya geldi. Peki, çözüm süreci devam ederse örneğin CHP Öcalan’la görüşür mü Kandil’le görüşür mü? CHP iktidarında çözüm nasıl işleyecek?

Öncelikle ben CHP iktidarının Öcalan’ın görüşüp görüşemeyeceğine bir şey diyemem ama ben Kürt sorununun acil çözülmesi olduğuna inanıyorum. Hatta bu sadece Türkiye değil bir bölge sorunudur. Her tarafımız savaş ve çatışmalarla dolu. CHP kuruluşundan bugüne Yurtta Sulh Cihanda Sulh şiarıyla siyaset yapıyor. Haliyle barışı biz kutsal görüyoruz. Bunun için de Kürt sorununu ortaya çıkan sorunları çözmek gerekiyor. Bunlar da silahla değil diyalogla çözmeli. Dilse dil, kültürse kültür, eşit yurttaşlıksa yurttaşlık, düşünce özgürlüğü, ifade özgürlüğü, demokratik bir Cumhuriyet’in olduğu bir süreç bizim hedefimiz. Türkiye’de sadece Türkler, Kürtler de yaşamıyor 17 farklı kimlik ve yüzlerce inanış yaşıyor. Tüm bu etnik ve kültürler için aynı tutum sergilenmeli ve buna yönelik bir demokratik politika gideceğiz haliyle. Biz bu kimliklerin ortak bir şemsiyede buluşabileceği dinini, inancını, kültürünü sergileyebileceği bir Cumhuriyet vaad ediyoruz. Biz Kürt sorunu çok rahat çözeriz. Çünkü bu sorun demokrasi sorunudur. Eğer biz demokrasiyi tahsis edebilir, özgürlükçü bir yönetimi uygulayabilirsek bu sorunu da kolayca çözebiliriz haliyle. Ama aksini yaparsak Kürt Sorunu ileriki süreçte çok ciddi bir ayrışma noktasına gidecek! Bizim 1989’da parlamentoda söylediğimizi bugünkü partiler kabul etseydi bugün de biz bunların hiç birini bugün konuşmuyor olacaktık zaten!

 

Beyaz Mendil gibi önemli projelerle zamanında dikkat çekmiş bir isimsiniz. Siz bu coğrafyayı da çok iyi biliyorsunuz. Cemal Şen’e göre bu sorun nasıl çözülmeli?

Bir kere benim vekilliğim olursa benim birinci derece sorumluluğum bu sorunun çözümü olacak zaten. Ben eğer iki halk arasında bir kardeşlik görevi kurarsam onurlu yaşayacağım. Eğer ben var olanlar gibi taraf olacaksam bir anlamı da yok vekilliğimin. Evet, ben beyaz mendil ve daha nice sayısız öneriler ve projeler ile halka gitmiştim. Bundan sonra da gideceğim. Partiden seçilirim seçilmem önemli değil. Ben projeyi her iki şekilde de ortaya koyacağım. Çünkü ben barışa sevdalıyım. Ben bu coğrafyaya ve yaşayan halklara aşığım. Bu iki halkın bu coğrafyada birlikte yaşamasına gereken katkıyı sunarım diye düşünüyorum.

 

“ALGILARDAN KORKUYORUM”

Diğer taraftan bence güven ve samimiyet çok önemli bu sorunun çözülmesinde. Demokrasi kültürüyle yetişmeyen bir topluluğun bu sorunları çözmesi mümkün değil. Bir kere bizim birbirimize inanmamız gerekliliği. Yıllardır yaratılan ayrışma bir kere ortadan kaldırılmalı. Bu ülkeler algılar ile yönetiliyor ve benim en büyük korkum da bu algılardır.  Gidiyorum bir köyde bize diyorlar ki siz camileri kapattınız, ahırlar yaptınız. Haliyle artık bu algıların ortadan kaldırılması gerekiyor. Bunu da birbirimize güvenerek kaldıracağız.

 

Biraz da Van özelinde konuşmak gerekirse, 7 Haziran’da oy kaybeden bir CHP var. Siz Cemal Şen olarak nasıl bir seçmen kitlesi gördünüz? Tepkiler nasıl?

Ben bir kere siyaseten kendime çok güveniyorum. Siyasette rahatım ve halkımla barışığım. Bazı adaylar gibi 10-20 korumayla gezmiyorum. Ben Cemal Şen olarak geziyorum ve bu kentin en ücra köşesine kadar gidebiliyorum. Onların da ilgisi büyük oldu. Biz 7 Haziran’da gerçekten kaybettik. 17 bin civarından 4 binlere kadar geldik. Oylarının 3’te biri giden bir durumda birden 60-70 binlere çıkarmak zordur ama başarılmayacak değildir. Halk bana çok ilgi duyuyor. Ben bu kadar ilgi duyacağıma inanmıyordum ciddi manada.

 

“BU İŞİ ŞİMDİDEN BAŞARDIM”

Bu ilgi sizi Ankara’ya göndermeye yetecek bir ilgi mi peki?

Ben SHP’nin iktidarında il başkanlığı da yaptım. Ya yerelde ya genelde iktidar olan partilerde görev aldım. Korktuğum nokta ise halkın benden beklentilerini boşa çıkarmak ve birilerinin çıkıp “Başkan senden bunu istedik de yapmadın” demesiydi. Ben bugün gittiğim her yerde gidip kendimi tanıtmışım, en az 3 cümleyle partimi anlatmışım ama çok şükür ki hiçbir tepki almamışım. Sadece bu süreçte benim önceki yıllara dair onlarca anımı anlatan ve bana bugün bile minnettarlığını ileten insanlarla karşılaştım. Benim unuttuğum ama insanların unutmadığı anılarla halk beni anıyor. Haliyle bu beni daha çok umutlandırıyor. Elbette ki biz bölge itibariyle siyasi kadrolarla çok yeterli değiliz. 7 Haziran’da görevden alınan güçlü bir teşkilatımız vardı. Yeni kadrolar var. Tüm bunlara rağmen çok iyi gidiyoruz ve ben çok iyi bir iş başardığıma şimdiden inanıyorum.

 

Oyların 3’te bir oranında düştüğüne değindiniz? Sizce bu düşüşün nedeni adaylar mı? Yoksa partinin kötü gidişatı mı?

Bir defa CHP seçmeni özellikle kendi siyasal çizgisine gelmeyen, o kültürü taşımayan adaylara kolay kolay oy vermiyor. Çünkü CHP bir düşünce partisidir. Diğerleri gibi toplama bir parti değildir. Ya da bir adam partisi değildir. Bugün AK Parti’de Tayyip Erdoğan olmasa parti olmaz ama biz öyle değiliz. Bizde ise parti temel programına, tüzüğüne, parti içi demokratik işleyişine uygun siyasetçiler var. Herkes bu işleyişi bilir ve tartışır. O yüzden seçkin bir seçmenimiz var. Haliyle adayların farklı kesimlerden getirilmesi, ithal edilmesi ciddi kırılma yaşatmıştır. Partideki 35 yıllık sol geleneğin tasfiye edilmesi haliyle tepki yarattı. Hangi siyasetten geldiği belli olmayanların halkı temsil etmek için öne çıkarılmasına da haliyle halk bir ders vermiştir partimiz de bir ders almıştır. Ama halk 8 Haziran itibariyle yeniden partisini sahiplenmiştir ve öyle umuyorum ki bu dönüşüm Van’a da yansıyacak ve bir vekil ile taçlanacak.

 

VAN’IN SORUNLARINA NOKTA ATIŞI ÇÖZÜMLER!

Peki, Van’a dair hangi konularla vatandaşlara gidiyorsunuz? Van’a dair aklınızda neler var? Hangi vaatlerle kapıları çalıyorsunuz?

Hem genelin hem yerelin sorunlarını çok iyi biliyoruz. Bizim seçim bildirgemiz genel olarak çok zengin zaten. Ulusal vaatlerimiz zaten başlı başına demokratik bir yönetimi ortaya koyuyor. Ha Van özeline gelince de Van’ın mevcut ve olması gerektiği sorunları çözme sözü ile halkımıza sunuyoruz. Bizim en büyük sorunumuz deprem sonrası ortaya çıkan insan iş gücü ve sermaye göçüdür. Bu halkın ciddi manada borçları ve sıkıntıları var. İktidar partisi bunları çözme noktasında bir adım atmadı ama biz CHP ile ilgili istişareler ile bunları tek tek analiz ettik ve 2 Kasım’da iktidar olan CHP ile bunları çözeceğiz. Nedir bizim öncelikli sorunlarımız? Bir kere Van’ın en önemli sorunu olan vergi terkini yasalaştırılacak ve Van esnafının derin bir nefes almasını sağlayacağız. Van TOKİ konutlarının mevcut bedellerinde yüzde 50 oranında indirim yapılmasını sağlayacağız. Kapalı mevcut sınır kapılarını aktif hale getirecek, Çaldıran’da Cilli sınır kapısını hizmete açacağız. 8 bin 244 İş-Kur geçici çalışanlarına kalıcı kadro vereceğiz. Sahil yolunu hayata geçireceğiz, Çevre Yolu’nu tamamlayacağız. Van Gölü’nün kirlenmesini engelleyeceğiz. Bunu yaparken de uluslararası bir çağrıda bulunup tüm herkesi işin içine koyacak bir çağrıya vereceğiz. Yani tüm bu sorunları halkımızın ihtiyaçları çerçevesinde meclis çatısı altında tüm kaygılardan uzak çözeceğiz. Örneğin Kapıköy’e bakın. İktidarın kafası kızınca kapattığı kapı var. Biz böyle yapmayacağız bir kere açıp devamlılığı sağlayacağız.

 

CHP bölgede bir ivme yakalayacak konumdayken 7 Haziran’da olmadı. Halk hala CHP’ye oy vermek için iyi bir gerekçe arıyor. Sizce Kürtler neden CHP’ye oy vermeli?

CHP geçmişi ile geleceği ile barışı savunan bir partidir. Özgürlükçüdür, hukukun üstünlüğünü savuna, insan haklarını savunan bir partidir. Kürtler sırf bunun için bize oy vermelidir. Bu tam anlamıyla yeterli bir sebeptir.

 

Peki, CHP bu buluşmayı sağlamak bu bağı kurmak için ne yapmalı?

CHP’nin yapacağı en önemli şey bu halka yakın insanları örgütlerin başına getirmek. Ben bunu çok önemsiyorum. Ama yok DYP’den, o partiden – partiden, eski vekilin oğlu, vekilin babasını getirip burada bir siyasal başarı elde edilmez. Çünkü bu halk herkesi tanır. Cemal Şen’i de tanır, Cemal Şen’in yerine gelecek olanı da tanır. Bu kentte benim ötemde Türkoğlu, Altaylı, Coşkun gibi aileler var ve bu insanlar yüz yıla dayanan bir CHP kökeninden geliyor. Ama eğer siz bu isimleri görmezden gelirseniz olmaz. Bu diğer iller için de geçerli ve dikkate alınması gereken bir durum. Haliyle CHP bir kere Kürtlerle barışık bir duruma geçmişken bu dönemi toplumsal barışa dönüştürme çabasına girecek. Bu da demokratik bir Cumhuriyet yapısına en müsait bir partinin toplumsal anlamda doğru temsilciler ile bunu anlatması ile olacaktır. İnşallah bu dönem ve bundan sonraki süreçte de CHP bu adımlarla iktidar olmaya çok yakındır.

 

“CEMAL ŞEN’İ GÖNDERİN”

Son olarak, seçime 1 gün kala seçmene nasıl seslenmek istersiniz?

Ben bu kentte yaşayan hemşerilerime ve diğer kentlerden gelenlere şunu diyorum: 13 yıldır bu ülkeyi yöneten bir anlayış var. Bu anlayış bir hegemonyaya döndü ve AKP vesayeti var. İnsanlar makul şüphe ile gözaltına alınıyor. İnsanların mallarına, mülklerine, gazetelerine el konuluyor, televizyonlarının fişi çekiliyor, düşüncelerinden dolayı yargılanıyor. Bu coğrafyasının bir barış coğrafyası noktasında olunması gerekirken tüm ülkeler ve komşular ile düşman olduk. İran, Mısır, Suriye, Lübnan gibi Müslüman ülkelerle de özellikle ayrı düştük. Bu coğrafya savaşsız, özgürlükçü, demokratik bir Türkiye olarak yönetilmeli. Bunun için de tüm toplumsal sorunların çözümünde CHP’nin olduğuna inanıyorum. Oyunuzu CHP’nin 6 okuna vurun. Cemal Şen ve onun gibi insanları meclise gönderin. Biz bu ülkede aç, işsiz, kardeşlik temelinde ayrışmış insan kalmayacak insanların kalmayacağı sözü vererek barış ve kardeşliğin yeniden oturacağının sözünü veriyorum. Oyunuzu CHP’den yana kullanın!

 

Bu yoğun tempoda seçime bir gün kala zaman ayırdınız için teşekkür ederiz…

Asıl ben size bana bu fırsatı sağladığınızdan dolayı size teşekkür ediyorum. Girdiğimden itibaren kendimi evinde hissettim Şehrivan’a teşekkür ediyorum. Böyle hissediyorum çünkü bu gazetenin kurucusu Aziz Aykaç değer verdiğim ve bana yol gösteren bir isim oldu hep. Kendisini de saygıyla anıyorum.


SÖYLEŞİ: ÖMER AYTAÇ AYKAÇ-ŞEHRİVAN ÖZEL

 
Editör: TE Bilisim